Gizli kalp krizleri, tıp dilinde sessiz iskemi olarak adlandırılıyor ve tahmin edilenden daha sık görülüyor. Uzmanlar, dokuya olan kan akışının azaldığı bu durumda, göğüs ağrısı, nefes darlığı veya bayılma gibi tipik belirtilerin hiç görülmeyebileceğini belirtiyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Baltalı, kişilerin bu süreçte ayakta kalp krizi geçirdiğini fark etmeyebileceğini söyledi.
Yüksek Görülme Sıklığı ve Fark Edilme Yöntemi
Prof. Dr. Baltalı, sessiz iskeminin görülme sıklığının oldukça yüksek olduğunu ve yaklaşık yüzde 20 civarında vakada ortaya çıktığını belirtti. Sessiz iskeminin en ayırt edici özelliğinin göğüs ağrısının olmaması olduğunu ifade etti.
Sessiz iskeminin çoğunlukla şikâyet olmadığı için rastlantısal olarak fark edildiğini kaydeden Prof. Dr. Baltalı:
"Sessiz iskemi çoğunlukla bir EKO (Ekokardiyografi) veya EKG (Elektrokardiyografi) çekildiğinde fark edilebilir. Kişi, tüm bu süreci fark etmeden normal hayatını sürdürebilir."
En Yüksek Risk Grubu: Şeker Hastaları
Prof. Dr. Mehmet Baltalı, sessiz iskeminin en sık görüldüğü hasta grubunun şeker hastaları olduğuna dikkat çekti. Şeker hastalığının sinirlere zarar verebilmesi nedeniyle kişilerin ağrı gibi önemli belirtileri hissedemeyebileceğini açıkladı.
Kriz esnasında kişinin normal yaşamına devam edebildiğini belirten Baltalı, ancak kalp pompalama fonksiyonu bozulduğunda kalp yetmezliğinin ortaya çıkabileceğini ve bunun da nefes darlığı, çarpıntı gibi diğer bulgularla kendini gösterebileceğini ekledi.
Gizli Kalp Krizi Neden Daha Tehlikeli?
Prof. Dr. Baltalı, sessiz iskeminin normal göğüs ağrısı ile ortaya çıkan krizlerden daha tehlikeli olabileceği konusunda uyardı:
"Normal kalp krizlerinde kişi hemen hastaneye başvurur ve müdahale edilir. Ancak sessiz iskemide bu durum gerçekleşmez. Kişi kriz geçirdiğini bilmediği için tedavi gecikir ve bu açıdan sessiz iskemi, normal göğüs ağrısı olan vakalardan çok daha tehlikeli olabilir."
Korunma İçin Risk Faktörü Takibi Şart
Sessiz iskemi riskine karşı uyanık olmak için Prof. Dr. Baltalı, risk faktörlerinin kontrol altında tutulmasının önemini vurguladı:
-
Şeker, tansiyon, sigara ve kolesterol kontrolü.
-
Sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz.
-
Düzenli kardiyolojik kontroller.
|
